TARIMIN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL, ARAZİLERİN BÖLÜNMESİ 30/09/2015

TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFLERİ GENEL BAŞKANI MEHMET ÖZKURNAZ; “TÜRKİYE TARIMININ ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL, MİRAS YOLUYLA BÖLÜNEN ARAZİLER”
 

"2 MİLYON 600 BİN HEKTAR ARAZİ ATIL DURUMDA DURUYOR”

CÜNEYT AKAY
ÇANAKKALE (İHA) – Tarım-Koop Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, Türkiye’nin tarımsal alanda AB ülkeleri arasında ilk sırada, dünya genelinde ise 6’ncı sırada yer aldığını söyledi. Tarımın önündeki en büyük engelin, miras yoluyla bölünerek küçülen arazilerin tarıma elverişliliğini yitirmesi olduğunu söyleyen Özkurnaz, “22 milyon hektar tarıma elverişli arazisi olan ülkemizin 2 milyon 600 bin hektar arazisi tarla sınırı olarak kalmaktadır. 2 milyon 600 bin hektar arazi atıl şekilde duruyor. Bu araziden 530 milyon ton buğday elde edebiliriz” dedi.

Türkiye’nin 2004 yılından itibaren Tarımsal anlamda büyük ilerleme kaydettiğini söyleyen Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Birliği Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, bunun da kooperatifçilikle mümkün olduğunu söyledi. Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri olarak, örgütlenme çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyen Özkurnaz, “Tarımsal kalkınma kooperatiflerimiz 1972 yılında kurulmuş, Çanakkale ve köyleri tarımsal kalkınma kooperatifi Çanakkale Birliği adı altında. 1980 yılına kadar çalışmalarını yapmışlar, 80 yılından sonra, 12 Eylül darbesi nedeniyle pasif durumda kalmış. Ben de 1996 yılı Ağustos ayında Çanakkale ve Çevre Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Birliği Başkanı olarak seçildim. O günden bu yana başkanlığını yapıyorum. 1998 yılında Ankara’da Köy-koop Genel Başkanlığına seçildim. Türkiye’deki tüm Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Birliğinin bağlı olduğu bir bölge idi. Daha sonraki yıllarda da Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Genel Merkezini oluşturduk ve Genel Başkanlığını halen sürdürmekteyim” dedi.

Çanakkale bölgesinde, 4 ana başlıklı bir tarım faaliyeti yürüttüklerini söyleyen Özkurnaz, “Öncelikle orman işleri, orman kesim işleri, orman köylüsünün sorunları ve geçimlerini ormandan sağlayan köylülerimizin alt yapılarını oluşturmak adına bir çok yatırımlarımız olmuştur. İkinci olarak süt hayvancılığı. Çanakkale bölgesinde 1996 yılı sonunda süt ihaleleri, süt toplantıları ve kooperatiflerimizi bir araya getirerek süt satışlarını açık artırma ile gerçekleştirmiş olduk. 2011 yılında ulusal süt konseyi kuruldu ve şu anda sütlerin fiyatları Ankara’da ulusal süt konseyi tarafından belirlenmektedir. Yine meyvecilikte Çanakkale bölgemizin Bayramiç ve Lapseki bölgesinde, 190 bin ton elma üretimi olan bir bölgemizdir, Kazdağları eteklerinde, burada kooperatiflerimizin soğuk hava depolarını kurarak 40 bin ton elma depolama tesisini de oluşturmuş olduk. Zeytinyağı fabrikalarını burada 7 tane kooperatifimiz kurmuş oldu. Bizim çalışmalarımız hem ekonomik anlamda çiftçimizin gelir düzeyini artırmak, hem de sosyal anlamda çiftçimizin daha bilinçli bir tarım yapması. Özellikle süt hayvancılığında da kaliteli süt ürünlerini bölgemizde satıyoruz. Günlük satışımız 700 ton civarındadır. Bizim Çanakkale bölgemiz, süt fiyatlarının en pahalı olduğu bölgedir Türkiye’de. Biz burada ürettiğimiz süt ürünleri tamamen hijyenik, kaliteli, yağ oranları ve kuru maddeleri yüksek olan sütlerdir. Bizim bölgelerimize sattığımız ürünler, bu nedenle en pahalı ürünlerdir. Kaliteli ve insan sağlığına büyük faydasının olduğunu bildiğimiz için kaliteye çok önem veriyoruz” diye konuştu.

1996 yılında 63 olan kooperatif sayısının bugün 386 köyde faaliyetlerini sürdürdüğünü de hatırlatan Özkurnaz, “Bu kooperatiflerimizin yanı sıra, 565 köyü olan ilimizin 470 köyünde de kooperatifçilik faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Kooperatifçiliğin gerçek anlamda Türkiye’de örnek teşkil ettiğini düşünüyoruz. Kooperatif birliğimizin her ilçede şubeleri var. Her ilçe şubemizin ve merkezdeki kuruluş binamız da kendi tapulu malımızdır. Birliğimizin özellikle ikinci bir satış pazarlama ağı oluşturmak için çalışmalarımız zaten sürüyor. Ayrıca sütlerde bir adım daha ileriye giderek 3 tane büyük ilçemizde süt toplama merkezleri yapımına başlandı. Biga ilçemiz sütte çok iddialı. Burada da 6500 metrekare arsa üzerine 400 metrekare kapalı bina yaparak tüm dağlık bölgelerdeki sütleri kendi araçlarımızla Biga merkeze getirerek burada toplu süt satışını gerçekleştireceğiz. Bunun da ilk adımını attık. 1 ay sonra bu hayata geçecek. Kooperatifçilik bizim anlayışımıza göre, ahilikten gelen, yardımlaşma, dayanışma iyi niyetlerle kurulmuş. Ancak kooperatifçiliğin Türkiye’de tam anlamıyla karşılığının olduğunu da düşünemeyiz. Çünkü 32 bin 400 köyü olan ülkemizin sadece 13 bin köyünde kooperatifçilik mevcuttur. Demek ki 3’de 2’si daha kooperatifleşmiş değil. Bunun için çalışmalarımız genel merkez düzeyinde de yoğun şekilde devam etmektedir. 28 ilde il birliklerimiz oluşmuş ve buna bağlı kooperatiflerimiz vardır. Bu sayılara baktığımızda, 1700 tane kooperatif mevcuttur. Köylerdeki Kooperatiflerimiz, şehirlerdeki merkezlerle entegre çalışıyor. Biz de genel merkez olarak bunları takip ediyoruz” dedi.

2004 yılından sonra Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, çiftçiye büyük katkılar sağladığını da söyleyen Özkurnaz, “36 değişik ürün bazında, kilo başına ciddi anlamda desteklemeler ödenmektedir. Gübre ve mazot desteği ödenmektedir. Ayrıca süt hayvancılığında sütün litresine göre yılda 4 sefer, 3’er aylık periyotlar halinde yapılan icmaller sonucunda, süt üretimi yapan üreticimize destekler ödenmektedir. Buzağı doğduğunda buzağı desteklemesi ödenmekte, anaç hayvana da yıllık destekleme ödenmektedir. Yani üreticimiz bilinçli bir tarım yaparsa ve arazileri 100 dönümün üzerinde olursa gelir düzeyleri oldukça güzel olmaktadır” dedi.

Türkiye’de 2-3 milyon arası çiftçi belgesi olan gerçek çiftçi olduğunu hatırlatan Özkurnaz, “Toprak bütünlüğüne baktığımızda, 35 milyon parsel bulunmaktadır. Araziler miras yoluyla çok aşırı bölünüyor, küçülüyor. 22 milyon hektar tarıma elverişli arazisi olan ülkemizin 2 milyon 600 bin hektar arazisi tarla sınırı olarak kalmaktadır. Bu bizim için milli kayıptır, milli servetin kaybı söz konusudur. Bu sınırların kalktığını arazilerin bütünleştiğini varsayarsak, 2 milyon 600 bin hektar arazi atıl şekilde duruyor. Bu araziden 530 milyon ton buğday elde edebiliriz. Bunun ülkemiz için büyük bir kayıp olduğunu değerlendiriyoruz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının son çıkan yasalarında arazi bütünleştirmesi konusunda başarılı olduğunu biliyoruz. Biz, arazi bütünleşmesini de gönülden destekliyoruz. Ülke tarımına önem vermezsek, kendi kendine yeten ülke sıfatından çıkmış olur. Şu anda Tarımda, dünyada 6. Sırada, AB ülkeleri arasında 1’nci sıradaysak, bu iddiamızı geliştirerek sürdürmeliyiz. Bölünmüş tarım arazilerinde, gelişmiş tarım teknolojilerinin kullanılamadığını görüyoruz. Arazilerin bütünleşmesi durumunda, gelişmiş tarımsal ekipmanlar bu arazilerimizde kullanılır, girdi maliyetlerini en asgariye düşürme şansımız olur diye düşünüyorum” diye konuştu.

Türkiye’nin tarımsal anlamda daha da ileriye gitmesinin arazi bütünlüğüne bağplı olduğunu anımsatan Özkurnaz, şunları söyledi; “Şu anda ürün desteklemesi, hayvan desteklemesi, süt desteklemesi yapılıyor. Her türlü ürünün ekilebildiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yüzde 50 hibe olarak, AB’nin iPard projesinde yüzde 75’e kadar varan hibe destekleri sürüyor. Bu da alet ekipmandan ahır sistemlerinin tamiratına kadar olan bölümlerde kullanılabiliyor. Gelecekte tarıma sahip çıkabilmeli, tarımı daha ileriye götürebilmeliyiz. Nüfusumuz hızla çoğalıyor. Biz, bir çok ülkeye tarımsal ürün ihracatı yapabiliyoruz. 65 milyar dolarlık tarımsal ürün ihracatı az bir rakam değildir. Tarım teknolojilerinin gelişmesi, bu teknolojileri geniş arazilerde kullanabilmemiz halinde, 6’ncı olduğumuz dünya sıralamasında, birinci olamasak bile 2’nci olabiliriz. Bunun için yoğun bir çalışma yapılıyor. Yılda 10 milyar TL çiftçimize destekleme ve hibe adı altında ödeniyor. Tarım önündeki en büyük engel, arazilerin çok dağılmış olması.”.